Kır İğdesi Yağı
Yüksek tansiyon hastalarında sıklıkla hiperlipidemi sorununun da eşlik etmesi kalp damar hastalıklarının başlaması ve gelişmesine yol açmaktadır. Beslenme alışkanlıkları, düzensiz yaşam şeklinin yanı sıra iş ve çevre stresi bu sorununun gelişmesine katkı sağlamaktadır. Yürütülen çalışmalarla diyete omega yağ asitleri dengeli uygulanmasının kan basıncını düşürebildiği gösterilmiştir.
Kır iğdesi (Latince bilimsel adı, Hippophae rhamnoides) yağı temel bileşenler olarak palmitoleik asit ve ayrıca alfa linolenik asit gibi omega grubu yağ asitlerinin (omega-7) yanı sıra E vitamini ve karotenoitler gibi antioksidanlar bakımından zengindir. Yeni bir klinik çalışmada yaşları 25-45 arasında 106 erkek gönüllü üç gruba ayrılıyor. Sağlıklı bireylerden oluşturulan “Kontrol” grubuna 30 gün boyunca günde bir kır iğdesi kapsülü veriliyor. İkinci ve üçüncü gruplar yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol hastalarından oluşturuluyor. Bu gruplardan birine etkisiz ayçiçek yağı içeren kapsül (plasebo; etkisiz ilaç), diğerine ise kır iğdesi yağı taşıyan kapsül 30 gün boyunca veriliyor. Sonuçları tespit etmek üzere kan basıncı ve serum lipit değerlerinde başlangıç ve 30 gün sonraki değişim değerlendiriliyor. Kır iğdesi yağı verilen grupta kan basıncı değerleri (küçük ve büyük) hem başlangıç ölçümlerine göre hem de etkisiz kapsül verilen 2. gruba göre belirgin bir şekilde düşüş göstermiş. Ölçülen kan analizi değerleri; total kolesterol (TC), kötü kolesterol (LDL), oksitlenmiş LDL, trigliserit (TG) ve total serum antioksidan değerlerinde aynı şekilde hem başlangıç değerlerine göre hem de 2. gruba göre belirgin düşme tespit edilmiş. Sağlıklı gönüllülerin bulunduğu 1. grupta da kır iğdesi yağı kapsülü uygulanması başlangıç değerlerine göre ölçülen kan değerlerinde belirgin düşme gözlemlenmiş. Diğer taraftan üç grupta da başlangıçta yüksek olan homosistein seviyelerinde belirgin bir değişim görülmemiş.
Kır iğdesi yağının etkileri üzerinde yürütülmüş bu tek klinik insan çalışmasının haricinde deney hayvanları üzerinde yapılmış çalışmalar ile de etkinlik profili ortaya konuluyor. Bunlardan birinde radyasyonun olumsuz etkilerine karşı da etkili olabileceği gösterilmiş. Aslında günlük hayatımızda sadece tıbbi radyasyon uygulamaları haricinde çeşitli şekillerde radyasyona maruz kalıyoruz. Deney hayvanları üzerinde yürütülen bir çalışmada radyasyonun mide-bağırsak sistemi üzerindeki olumsuz etkileri üzerinde kır iğdesi meyve ve tohumlarından elde edilen yağın ne şekilde etkili olabileceği incelenmiş. Radyasyon uygulanmadan önce bir hafta süresince bir grup hayvana ağız yoluyla kıriğdesi yağı verilirken, diğer gruba zeytin yağı verilmiş. Süre sonunda çeşitli testler (iltihaplanma belirteçleri) ile sonuçlar değerlendirilmiş. Sonuçlar ölçülen iltihaplanma parametrelerinin tümünde kır iğdesi yağının belirgin bir düzelme sağladığını gösteriyor. Bu bakımdan radyasyon uygulamalarından önce koruyucu olarak kır iğdesi yağının koruyucu bir rol oynayabileceği öngörülüyor.
Diğer çalışmalarda beyinde hipoksiye (oksijen yetmezliği) bağlı hasarın önlenmesinde, toksinle oluşturulan karaciğer hasarının önlenmesinde ve gastrit, mide ülseri gibi hastalıklarda midedeki yaraların iyileşmesinde etkili olabildiği bildiriliyor.
Prof. ERDEM YEŞİLADA
Kır iğdesi yağı ürünümüzü incelemek için tıklayın.
İSTANBUL (AA) - Medipol Mega Üniversite Hastanesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Bölümü’nden Uzm. Dr. Yegane Özcan, 'Doğadaki tek Omega 7 kaynağı sarı şifa yabani iğde meyvesi, Doğu Asya, Çin, Tibet tıbbı ve Antik Yunan’da iyileştirici özelliği nedeniyle ilaç olarak kullanılıyordu. İçindeki C vitamini turunçgillerden fazla olan iğdenin yağı da birçok hastalığa iyi geliyor.' ifadelerini kullandı.
Hastaneden yapılan açıklamaya göre, Medipol Mega Üniversite Hastanesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Bölümü’nden Uzm. Dr. Yegane Özcan, Latince adı Hippophae rhamnoides olan ve iğdegillere ait bir bitki olan yalancı iğde, yer iğdesi ve çıçırgan otu gibi birçok farklı isimle bilinen yabani iğde hakkında bilgi verdi.
Yabani iğde meyvesinin faydalarını anlatan Özcan, 'Antiviral ve bağışıklık sistemi güçlendirici özelliğinin yanı sıra gribal enfeksiyon tedavisinde de kullanılıyor. Anti-inflamatuar etkiye sahip olan yabani iğde meyvesi, A ve E vitaminleri sayesinde yara iyileşmesini destekliyor. Sadece dokuları güçlendirmekle kalmayıp aynı zamanda metabolizmayı da dengeliyor. Yabani iğde meyvesinin düzenli tüketimi serotonin üretimini arttırarak depresif ruh halini de düzeltiyor.' açıklamalarını yaptı.
Özcan, 'Doğadaki tek Omega 7 kaynağı sarı şifa yabani iğde meyvesi, Doğu Asya, Çin, Tibet tıbbı ve Antik Yunan’da iyileştirici özelliği nedeniyle ilaç olarak kullanılıyordu. İçindeki C vitamini turunçgillerden fazla olan iğdenin yağı da birçok hastalığa iyi geliyor. Potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, bor, fosfor, amino asitler, karotenoidler ve flavonoidler açısından zengin olan yabani iğde, A, C, B1, B2, B3, B6, B9, E, PP, N vitaminlerini de barındırıyor.' bilgilerini verdi.
- Günde 100 gram yiyerek iştahınızı kontrol edin
Kilo vermek için tüketilen düşük kalorili gıdaların vücudu vitamin ve minerallerden mahrum bırakabildiğine dikkati çeken Özcan, 'Bu durum için çeşitli vitamin ve mineral takviyeleri için ihtiyaç doğuyor, halbuki bu açığı tamamen doğal yoldan kapatmak için sadece günlük 100 gr yabani iğde meyvesine ihtiyacınız var. Yabani iğdenin 100 gramında sadece 52 kalori var. Meyvelerden elde edilen yabani iğde yağı iştahı da önemli ölçüde azaltır.' ifadelerini kullandı. Japonya’da yabani iğde içerikli enerji içeceklerinin üretildiğini de anlatan Özcan, bu doğal enerji içeceğin spor yapanlar için de iyi bir enerji kaynağı olduğunu dile getirdi.
İğde meyvesinin yağında Omega 7, Omega 3, Omega 6 ve Omega 9 yağ asitlerinin bol miktarda bulunduğunu söyleyen Özcan, yabani iğde yağının faydaları hakkında şunları aktardı:
'Yabani iğde meyvesinden elde edilen yağ kandaki kolesterol miktarını düşürür, özellikle sindirim sisteminin onkoloji hastalıklarının tedavisini destekler. Yanık yaralarına önemli ölçüde iyileştirici etkisi var. Kalp fonksiyonlarını desteklemeye ve diyabete karşı korumaya yardımcı olur. Bağışıklığı zayıf olan kişiler için çok faydalıdır. E vitamini açısından diğer meyvelere kıyasla ilk sırada yer alan yabani iğde meyvesi ve yağı yaşlılığa bağlı hastalıklarla savaşmak için çok önemli etkiye sahip. Cinsel sağlık üzerinde olumlu etkisi bilinen E vitamini, yumurta döllenmesinin yanı sıra embriyo ve fetüsün gelişimine katkıda bulunuyor.'
Özcan, Antik Çin’de uzun ömür çayı olarak adlandırılan yabani iğde meyvesi çayının tarifini paylaşarak, 'Özellikle kış aylarında soğuk algınlığında içinizi ısıtacak şifa kaynağı çay, 150 gr yabani iğde meyvesi, 2 yemek kaşığı siyah çay yaprağı, 1 tatlı kaşığı çiçek balını 600 ml kaynar suya katarak hazırlanıyor. İyice yıkanmış ve ayıklanmış 100 gr meyveler püre kıvamına getirilir. Demliğe meyve püresi, kalan tüm meyveler ve siyah çay konulur. Üzerine kaynar su ilave edilir ve 7-10 dakika demlenir. Fincana 1 tatlı kaşığı bal koyup üzerine demlenmiş çayı ilave edin.' ifadelerine yer verdi.
Çok iddialı oldu di mi? Ama doğru. Sağlığımız için faydalı olan Omega 3 yağ asitlerini duymayanınız yoktur. Aslında kökeni taa Eski Yunan dönemine dayanan Omega 7’yi kaçımız biliyoruz?
Elde edildiği bitkinin latince adı Hippophae rhamnoides, “parlayan at” demek. Eski Yunan’da hasta düşen atların tedavisinde kullanılırmış. Cengizhan savaştan önce savaşçılarına bu bitkinin yenmesini zorunlu kılmış. Başka bir efsaneye göre de yılanın çaldığı ölümsüzlük bitkisi olarak geçiyor.
Palmitoleik asit olarak da bilinen Omega-7, yağ oranı yüksek, bazı gıdalarda bulunan bir yağ asiti. Vücudumuzun üretiyor olması ve faydaları nedeniyle biraz daha tanınmayı hak ediyor.
Esansiyel yağ asitleri grubunun bir üyesi olan Omega-7, tekli doymamış bir yağ. Grubunun ortak özelliği ise şu; yağ asidi zincirindeki 7 numaralı karbon atomunda çift bağı var.1,2 Tüm yağlar ismini bu cift karbondan alır. Örneğin Omega-3’ün 3 numaralı karbon atomunda çift bağ vardır.
Tohumlarda, kuruyemişlerde, yumurtada ve balıkta bulunan Omega- 6 ile Omega-3’ün aksine Omega-7 gerekli yağlardan değil, çünkü vücudumuz zaten onu üretiyor. Elbette yaşlandıkça vücuttaki bu üretim azalıyor. Dokularda ve karaciğerde bulunan palmitoleik asiti vücut üretse de, araştırmalar dışarıdan takviye olarak alınmasının yararları olduğunu gösteriyor.
Metabolik sendrom artmış bel çevresi, kolesterol yüksekliği, kan basıncı yüksekliği ve yüksek glukoz düzeyleri ile seyreden kronik hastalıklara neden olan bir tablo. Metabolik sendromunuz varsa yüksek LDL (kötü kolestero), düşük HDL (iyi kolesterol), insülin direnci, obezite ve kronik enflamasyon sonucunda kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, kalp krizi, beyin felci gibi yaşamı tehdit eden hastalıklara doğru yol almaya başlıyorsunuz demektir. İşte Omega 7 tam da burada devreye giriyor. Omega 3 vücudumuzda kronik iltihaplanmaya karşı savaşırken, Omega 7 çok farklı mekanizma üzerinden etki sağlar. Henüz daha hastalıklar başlamadan hücresel doku düzeyinde damar zarı dediğimiz endotel tabakada damar sertliğini önlüyor. Kas ve yağ dokusu arasında iletişimi artırarak enerjinin etkin kullanımına yardımcı olur. Düşük miktarda Omega 7 bile zararlı yağ asitlerinin üretimini durdururken insülin düzeylerini ayarlar. Tip 2 diyabet riskini azaltabilir, damar sertliğini engelleyebilir ve C-reaktif protein (CRP) olarak adlandırılan ve kalp krizi ve inme ile ilişkili olan enflamasyon belirteçlerini kontrol altına alabilir.
Kalp sağlığı için yararlı
Damar sertliği, damarlardaki akışı engelleyen bir plak oluşumu ve kolesterol nedeniyle gerçekleşiyor. Araştırmalara göre Omega-7, damar şişkinliğini azaltarak sertlik ve yüksek kan basıncı oluşumunu azaltabiliyor.3
Palmitoleik asit bağışıklık sisteminin güçlenmesine etki edebiliyor, bunun sonucunda inflamasyon ve şişkinliğin azalmasıyla da kalp sağlığı korunmuş oluyor.4
İnsülin direncini azaltır
Vücut hücreleri -glikoz kullanımını kolaylaştırarak kan şekeri seviyelerini kontrol eden bir hormon olan- insüline cevap vermediğinde insülin direnci ortaya çıkıyor. Omega-7, karbonhidrat açısından zengin bir yemekten sonra kan şekeri artışlarını en aza indirmeye yardımcı olarak insülin direncine karşı koruma sağlıyor.5,6
Sık ve uzun süreli kan şekeri artışları, tip 2 diyabet riskinizi artırabildiğinden, bu sıçramaları önlemek diyabet riskinizi de azaltır. Bunun için glisemik indeksi yüksek yani kan şekerini birden artıran gıdalardan da uzak durmanız gerekir.
Tokluk sağlıyor, kilo vermeyi kolaylaştırır
Besin ya da takviye yoluyla Omega-7 almak, daha uzun süre tok hissetmenizi sağlayabiliyor. Aşırı gıda tüketimini azaltıyor ve tokluk hormonlarının salınmasını teşvik ediyor.7
Araştırmalar Omega 7’nin, vücudun yağ biriktirmesini engellediğini gösteriyor. Yağ eritmenin yanı sıra, yeniden yağlanmama konusunda da başarı sağladığını ortaya koyuyor. Metabolizmayı hızlandırarak, vücudun insülin hassasiyetini artırıyor. Böylece vücut glikozu yağ olarak depolamak yerine, enerjiye dönüştürüyor ve kilo kontrolü kolaylaşıyor.8,9
Cilt sağlığını destekler
Cilt hücreleri güneşe, çevre kirliliğine veya kimyasallara maruz kaldıklarında oksitleniyor, bu da cildin erken yaşlanmasına neden olabiliyor.
11 genç erkekte yapılan 7 haftalık bir çalışmada, doğrudan cilde uygulanan Omega-7, cilt elastikiyetini plasebodan daha iyi destekledi.
Omega-7, yeni cilt hücrelerinin gelişimini teşvik ederek bu oksidatif hasara karşı koruma sağlıyor. Bazı araştırmalar, Omega-7’nin elastin ve kollajen sentezini artırabildiği, cildi genç ve güçlü tutarak kırışıklık başlangıcını azaltabileceği sonucuna varıyor.10
İnflamasyonu azaltır
Omega-7 yağ asitleri, bir tür inflamatuar bağırsak sorunu olan ülseratif kolit hastası kişilerde iltihabı azaltabiliyor.11 Ayrıca kuru gözlerde iltihap ve rahatsızlığı azaltmaya yardımcı olabiliyor.12
Obezite veya çok fazla alkol tüketimi, iç organlarda hasara ve karaciğer yağlanmasına yol açabiliyor. Araştırmalar, Omega-7’nin inflamatuar sitokinleri baskılayarak ve insülin duyarlılığını artırarak, karaciğer yağlanmasında etkili olabileceğini gösteriyor.13 Sitokinlerin karaciğer yağlanmasında önemli bir rolü var ve inflamasyon ile insülin direncine yol açıyorlar.14,15
Omega-7 yağları ayrıca HDL (iyi kolesterol) seviyelerini artırmaya ve kalp hastalığının inflamatuar bir belirteci olan C-reaktif protein (CRP) seviyelerini dengeleyerek LDL (kötü kolesterol) seviyelerini azaltmaya yardımcı olabiliyor.16
Yüksek LDL kolesterol seviyeleri, damarlarınızda yağ birikmesine yol açıyor. Bu durum, arterleri tıkamaya başlayarak felç ve kalp krizi geçirme riskinizi artırır. Yüksek HDL kolesterol seviyesi, bu koşullara karşı koruma sağlar.
Trigliserit düzeylerini düşürür.17
Vajina ve göz kuruluğu için yararlı
Genellikle birlikte görülen bu iki kuruluk, yaygın ve hayat kalitesini ileri derecede bozan durumlardır. Omega-7, mucus tabakasının ozmolaritesini artırarak tekrar nemlenmesini sağlar.18
Hangi yiyeceklerde var?
Omega-7 oldukça nadir bulunuyor. Anlamlı miktarda Omega-7 içeren sadece birkaç besin var:
- Makademya fındığı ve yağı
- Yabani iğde yağı
- Avokado yağı
- Zeytinyağı
Hücrelerimizin zarı 2 kat yağ (lipid) tabakasından oluşur. Bu zarın sağlığı, neredeyse tüm biyokimyasal olaylar için kritiktir. Kaliteli yağları beslenmenizden eksik etmeyin. Tok tutmaktan kalp sağlığına, ciltteki gençleşmeden insülin direncine, yağ yakımından karaciğer yağlanmasına birçok olumlu etkisi olan Omega-7’nin vücuttaki üretimi yaş ilerledikçe azalıyor. Bu nedenle, içerdiği besinleri düzenli tüketerek takviye edilmesi önemli.
DR.REZAN CEZAN
Yabani iğde meyvelerinden soğuk press ile ısı uygulanmadan elde edilen %100 Yabani İğde Yağıdır. Cilt hasarlarında oldukça etkilidir. Güneş sonrası için mükemmeldir. Ayrıca cildi ve saç derisini nemlendirmek için tercih edilen değerli bir içeriğe sahiptir.
Kır iğdesinin içeriğinde bulunan flavonoidler, likopen, keratonoidler, fitosteroidler, A, B1, B12; C, E ve K vitaminleri cilt hücrelerindeki serbest radikalleri etkisiz hale getirerek cilt hücrelerini zararlı etkilerden korur, kolajen üretimini arttırır. Böylece cilt kırışıklıklarını giderir. Cildin oksijenlenmesini artırarak alerjik cilt hastalıklarından ve güneş ışığının zararlı etkilerinden korunmak için kullanılır. Saç ve deri içinde olumlu etkileri vardır. Kapsül formları cilde sürülerek de kullanılabilir. Ciltte su tutulma kapasitesini artırarak mukozal kuruklarda, göz ve vajinal kuruluklarda, öksürükte, mide hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Kilo alımı, karaciğerde yağlanma ve damarlarda ateroskleroz oluşumunu engeller. Kas hücreleri içine glukoz alımını artırarak yağların depolanması yerine, yakılmasını sağlar, böylece kilo kontrolüne ve zayıflamaya yardımcı olur. İnsülin üreten hücrelerin üretimini artırarak insülin dengesini ayarlar ve insülin direncini azaltarak tip 2 diyabet riskini azaltır.
Yurdu Moğolistan ve Baltık denizi kıyıları olmasına rağmen Toskana’da da yetişir. Kumlu toprak ve güneşi sever. Meyvesinin etli kısmından kazanılan yağ, koyu portakal renklidirve doymamış yağ asitleri ( Linolasit, alpha-Linolen asit, Palmitolein asiti) ile Provitamin A içerir.
Değerli içerik maddeleriyle cildi dış etkilerden korur ve radyoterapi öncesi ve sonrasında önlem amaçlı olarak kullanılır. Güçlü bir iltihap önleyici, cilt bakımını sağlayıcı ve cildi yenileyicidir. Pahalı; fakat değerli olan bu yağ, yüksek oranda bitkisel boya maddesi olan Flavonoide içerir ki; bu madde cildi ve kıyafetleri boyayabilir. Vücut yağı karışımlarında ve kremlerde birkaç damla kullanmak yeterlidir.